6 Aralık 2010 Pazartesi

Kemalizm Yanılgıları

Yanılgı: Kemalizm, Türkiye'yi kurtaran ideolojidir.

Gerçek: Değildir. Savaş yıllarında kafasında Kemalizm diye bir ideoloji olan kimse yoktu, buna Kemal'in kendisi de dahil. O yıllarda yeni bir devlet kurma fikrinin Kazım Karabekir gibi bazı komutanların aklında sadece taslak olarak bulunduğu, Kemal'in ise padişahın yaveri olduğu bilinen bir gerçek. Tabi Kemalistlerin okumaktan çekineceği kaynaklarda olan bir gerçek.

Yanılgı: Atatürk olmasa, biz olmazdık.

Gerçek: Dünyada hiçbir halkın varlığı, bir insana bağlı değildir.

Yanılgı: Atatürk olmasa, Kurtuluş Savaşı'nı kazanamazdık.

Gerçek: Kurtuluş Savaşı diye bir şey yok. Bilinen anlamda yok. Birinci Dünya Savaşı sonrası, İngiltere'ye tek kurşun atmadık. İtalyanlara da atmadık. İngilizler, Türkleri yenmek için 400.000 kişilik bir orduya ihtiyaç olduğunu söylüyorlardı. Yunanlıların 100.000 kişilik bir ordusu vardı, İtilaf Devletleri'nin de savaşı sürdürecek gücü kalmamıştı. İngilizler, Sevr Antlaşması'nın ütopik olduğunu anlamış, Yunan ordusundan da desteğini çekmişti. İngilizlerin desteğini çektiği Yunanlılara karşı savaştık. Doğuda da Ermenilere karşı savaştık. Ne İngilizlerin, ne Fransızların, ülkeyi sahiplenme gibi bir derdi yoktu. Suriye, Fransızların mandası altındaydı, Mustafa Kemal zaten Araplarla ilgilenmiyordu. İngilizlerin gözü Orta Doğu'daydı, Musul'daydı, Kerkük'teydi. Atatürk İngilizlerle savaş değil, işbirliği yapmıştır. İngilizler istediğini, yani Musul ve Kerkük'ü almıştır, karşılığında da Lozan'ı imzalamaya diğer devletleri ikna etmiştir. Hatta Atatürk, mecliste bu basiretsizliğe karşı yükselen muhalefeti susturmak için, meclisi kapatmıştır. Yani Kurtuluş Savaşı dediğimiz şey, ülkede etnik temizlik, ülkeyi Türkleştirme eyleminin bir parçası, İngilizlerle bir anlaşmadır. Bu anlaşmayı İnönü de sonradan kabul etmiştir.

Yanılgı: Atatürk, emperyalistleri ülkeden kovmuştur.

Gerçek: Atatürk, Sivas Kongresi'nde mandacıların tarafını tutmuş, ABD'ye mektup göndermiştir. Belgeleri, Amerikan Mandacılığı ve Atatürk adlı yazımda mevcuttur. ABD mandacılığını da, İngiliz mandacılığını da, Bolşeviklerle birleşmeyi de düşünen İngilizler, Amerikanlar, Ruslar değil, Türkler olmuştur. Hiçbir işgalci devlet, sonsuza kadar buraya yerleşme amacında değildi ki, Atatürk onları "kovsun". Atatürk, bu ülkelerin hepsinin de mandası altına girmeyi zaman zaman düşünmüştür. Ne İngilizlerin Atatürk'e, ne Atatürk'ün İngilizlere ya da Amerika'ya bir sert sözünü duyamazsınız. Kaldı ki, Atatürk ülkeyi kurtarmış, kurmuş bile olsa, savaş 1922 senesinde bitmiştir. Ölene kadar yaptığı zulümler, iktidarda kalma hırsı ve ülkeyi taşıdığı konum, ülkenin kurucusu olduğu için haklı gösterilemez. Kurucusu olmayan ülke yoktur. Ama kurucusuna ilahlık atfeden de İran, Kuzey Kore, Türkiye gibi belli bir seviyenin altındaki ülkelerdir. Bu bir ilkellik göstergesidir.

Anti-emperyalist olmanın yolu Kemalizmden değil, anti-kapitalist olmaktan geçer. Kemalizm ise tam tersine bu ülkeye kapitalizmi sokan, yurdu emperyalistlere açan, emperyalistlerin diğer ülkelere yaymak için çabaladığı ırkçılığı Türkiye'de uygulayan kişi olarak emperyalistlere yardımcı olmuştur. Devlet kapitalizmini ülkeye Musollini korporatizmi sistemiyle getiren de odur. Kemalistlerin mantığıyla gidersek, Devlet Bahçeli de anti-emperyalisttir, şeriat düzenini savunan Bin Ladin katılığında, "gavur" ile her daim cihat halinde olan İslamcılar da anti-emperyalisttir. Gülerim.

Yanılgı: Atatürk olmasa, Türk kültürü yok olurdu, adımız Dimitri olurdu.

Gerçek: Yok öyle bir şey. Öyle bir şeye bu halk izin vermezdi. Atatürk olsun, olmasın. Kaldı ki, Atatürk sağolsun, milli mücadelede Türklerin yanında yer alan Kürtlerin adı Xezal, Aşti yerine zorla Yağmur, Bulut olmuştur. Kültür temizliğinde Atatürk'ün de içerisinden geldiği İttihatçıların üstüne yoktur.

Yanılgı: Atatürk olmasa, Sevr uygulamaya geçerdi.

Gerçek: Sevr'i İtilaf Devletleri de gerçekçi bulmadı. Sadece Yunanlılar imzaladı. Kaldı ki, yenilen devletlerle yürürlüğe konulmuş antlaşmalar, mesela Almanya'ya karşı Versailles, Sevr'den daha ağırdı ve uygulamaya kondu. Bu esaretten Almanya'yı Hitler kurtardı diye, ona ulu önder diyor muyuz?

Yanılgı: Kemalizm olmasa, bugün de Sevr gibi antlaşmalar uygulamaya geçer.

Gerçek: Bu da Kemalistlerin paranoyalarından biri. "Dünya, bize karşı" propagandası, 30'lı yıllarda savaştan yeni çıkmış ülkelerin faşist devlet adamları tarafından uygulandı. Bugün bir geçerliliği yok.

Yanılgı: Kemalizm, bu ülkeye demokrasi getirmiştir.

Gerçek: Kemalizm, bu ülkeye demokrasinin gelmesini geciktirmektedir. Kemalizm, Osmanlı'nın son döneminde geçilmiş ve yıllarca uygulanmış çok partili sistemi ortadan kaldırmıştır. 25 sene boyunca tek parti devletinin temsilcisi olmuş, muhalifleri de hain ilan edip astırmış, hapse attırmıştır.

Yanılgı: Atatürk, muhaliflerine izin verse ülkede kaos olurdu.

Gerçek: Atatürk, muhaliflerine özgürlük verse iktidarı kaybederdi sadece. Ülke ne bölünürdü, ne satılırdı. Atatürk'ü binlerce meczubun arasında tek dahi olarak gören Kemalistlerin savunmalarından biri bu. Atatürk diktatördü, iktidarını sağlamlaştırma niyetindeydi, bunun için de gereğini yaptı. İnkar etmeyin, Falih Rıfkı bile bunu inkar etmiyor, "Cumhuriyet, işi maskelemek amaçlıydı" diyor.

Yanılgı: Kemalizm, ülkeyi modernleştirir.

Gerçek: Kemalizm, ülkeyi geriletiyor.

Yanılgı: Atatürk, padişahı kovarak halkı esaretten kurtarmıştır.

Gerçek: Atatürk, kendisini 20. yüzyılın başından beri padişahların sahip olmadığı yetkilerle donatmıştır. Onu ölüm haricinde cumhurbaşkanlığından indirecek bir merci bulunmamaktaydı. Onun ölümünden sonra da İnönü kendisini aynı şekilde "değişmez başkan" olarak ilan etmiştir, dış konjonktürün değişmesiyle çok partili sisteme geçilme zorunluluğu olmasa, ölene kadar cumhurbaşkanı olacaktı. Bunun, padişahlıktan farkı nedir? Sadece anayasada "Devlet bir cumhuriyettir" maddesinin olmasından başka bir şey değildir. Şu an İngiltere'de anayasal krallık olduğu, kralın sembolik olduğu gibi, Osmanlı'da da son dönemlerde padişahlığın yetkileri anayasa ile sınırlandırılmış, sembolik hale gelmişti. Atatürk ise, kendisini son dönem padişahlarından çok çok daha fazla yetkilerle donatmıştır. Cumhuriyet ilanının nedeni de budur. 20-23 arası mecliste kendisine muhalefet yapılabiliyordu. Cumhuriyeti ilan ederek, kendisini değişmez Cumhurbaşkanı yapacak, istediği zaman başbakanı değiştirme yetkisi kendinde olacak ve milletvekili atamaları da artık kendi kontrolünde olacaktı. Cumhuriyet ilanı, meclis iradesini yok etmeye yönelik bir taktikti. Halkın esaretinden de bahsedecek olursak, şapka takmıyor diye halkı astıran, eski alfabeleyle yazılmış Osmanlı tarih kaynaklarını inceleyen tarihçileri hapse attıran, işçilerin grev ve sendika kurma hakkını ellerinden alan, Türkçe konuşmayanları cezalandıran bir devlet, halkı esaretten mi kurtarmıştır, esaret altına mı sokmuştur?

Yanılgı: Atatürk ve arkadaşları, bu devleti kurmuştur.

Gerçek: Doğrudur, İttihatçı zihniyetle bu ülkeyi kurmuşlardır, lakin o arkadaşlardan yarısı, sonradan muhalif olduğu, "iş diktatörlüğe gidiyor" dedikleri için asılmış, sürülmüş, hapse atılmıştır. Milli mücadele döneminin bazı yönlerden Mustafa Kemal'den de önemli sayılabilecek Kazım Karabekir, Ali Rauf Orbay gibi mimarları, bu akıbete uğrayanlar arasındadır.

Yanılgı: Atatürk, ordu ve siyaseti birbirinden ayırmıştır.

Gerçek: Atatürk, kendisine muhalif olan isimlerin ordudaki ağırlıklarının ortadan kalkması için, mebus olup siyaset yapmak istiyorlarsa askerlikten çekilmeleri gerektiğini söylemiştir. Hem asker, hem mebus, hem de Atatürk'e muhalif komutanların varlığı, Atatürk'ün iktidarını tehlikeye sokardı. Bunun üzerine muhalif kanattaki Kazım Karabekir gibi isimler, askerlikten çekilmiştir. Ama Atatürk'e sadık kalacak Fevzi Çakmak gibi askerler, asker olarak kalmış ve hiçbir zaman siyasetten ayrı durmamışlardır. Üstelik, Atatürk'e yakın, İnönü gibi isimler uzun süre hem asker hem mebus olarak görevlerine devam etmiştir. Atatürk'ün muhaliflerine "siyaset istiyorsanız askerlikten çekilin" emri, İnönü'nün "İsmet Paşa" olarak kalmasına engel olmamıştır. Yani Atatürk, sadece muhalif kanattaki komutanların ordu ile ilişkilerini kesmiştir, böylece onlar silahlı tehlike olmaktan çıkmıştır. Sonradan muhalif parti kurmalarına da izin verilmeyerek tamamen tasfiye edileceklerdir.

Yanılgı: Talihsiz darbelerle Kemalizme yeni şekiller verilmiştir.

Gerçek: Darbeler, Kemalizmi korumak için yapılmıştır. Kemalizmle zıt değil, Kemalizmin devamı niteliğindedirler.

Yanılgı: Kemalist milliyetçilik ırkçı değildir ve etnisiteye dayanmaz.

Gerçek: Kemalist milliyetçilik Türk etnisitesini ve kültürüne dayanır. Atatürk, binlerce mezarı açtırıp kafatası ölçümü yaptırmış, yurtdışına öğrenci gönderirken "Türk ırkından" olma şartı atamış, ana dili Türkçe olmayanları saygın makamlara gelmelerini yasaklamıştır. Kürtçeyi yasaklayan da odur. Türklüğü tanımlayan zamanın ders kitaplarında bu tanıma girmek için "Türk kanı taşımak" şartı konulmuştur. Gençliğe Hitabe'den Öğretmen Marşı'na, Andımız'dan Onuncu Yıl Marşı'na, Türkleri üstün ırk olarak gören dizeler, bunlarla paralellik içinde olan uygulamalar görebilirsiniz.

Yanılgı: Atatürk, ırkçı olsa önemli mevkilere Türk olmayanları getirmezdi.

Gerçek: Atatürk, Türk olmayanların itaat edip Türk gibi yaşaması için çabalamıştır. Bunun için de kendisine örnek modeller yaratması gerekecekti. Belli mevkilere gelmiş Türk olmayanların hepsi, ana dili Türkçe olan, Atatürk gibi Türkçü olan, Türkleşmiş kimselerdi. Ne atalarının kültürleriyle, dilleriyle ilgileri vardı. Kürtçe konuşan Kürtler, gayrimüslimler, hiçbir makama gelememiştir.

Yanılgı: Atatürk'ün milliyetçiliği Hitler'inki gibi olsa, Hitlerin yaptığı gibi Kürtleri soykırıma uğratırdı.

Gerçek: Zihniyetin aynı olup olmadığı, ölen kişilerin oranına ya da bir soykırım olup olmadığına bakılmaz. Hitler, Yahudileri asimile etme seçeneği olsa eder miydi bilinmez, lakin asimilasyon edilemeyecek Ermeniler'i, Atatürk'ün de içinden geldiği İttihatçılar zaten soykırıma uğrattılar. Kürtlerin içinden de "Türk'üm" demeyen, Türk gibi yaşamayan Kürtleri Atatürk bizzat katletti. Sadece bununla da kalmadı, içerisinde Türk'üm demeyenin olduğu binlerce köy yakıldı, çoluk çocuk denilmeden öldürüldü. Bunların olmadığına sadece Kemalistler inanıyor, inkar etmenin mümkün olmadığını bilen Onur Öymen gibiler ise bu katliamları haklı buluyor. Kaldı ki, Hitler zihniyetinde olmak, soykırım yapılabileceği anlamına gelmez. Bugün İsrail, topraklarında yaşayan Arapları kökten silebiliyor mu? Silemiyor. İsrail hükümetine karşı muhalif olmadığı sürece, Arapları parlamentosuna sokuyor mu? Sokuyor. Bu, İsrail hükümetinin ırkçı olmadığını, saf Yahudi bir devlet kurmak istemediğini mi gösterir? Hayır. Arapları öldürmeye, tehdit olarak görmeye, ikinci sınıf muamele etmeye devam ediyorlar. Ne yazık ki, BDP, Hamas ile PKK'yı karşılaştırmakta gayet haklıdır.

Yanılgı: Kemalizm olmasa şeriat gelir.

Gerçek: Gelmez. Türkiye'nin dünyada edinmek istediği konumdan dolayı gelmez. Kemalizm olmasa, İslam düşmanlığı olmaz, hepsi bu.

Yanılgı: Atatürk olmasa şeriat olurdu.

Gerçek: Olmazdı. Osmanlı'ya zaten şeriat devleti demek yanılgı olur. Özellikle Lale Devri ile birlikte Avrupa ile entegre çabaları, ülkenin çok dinli yapısı gibi pekçok nedenden dolayı Osmanlı devleti katı şeriat ile yönetilmiyordu. İlk laik mahkemeler Cumhuriyetten çok önce kuruldu. Suudi Arabistan'ın bugünkü resmi mezhebi olan Vahabiliği yasaklayan Osmanlı İmparatorluğu'dur. Atatürk zihniyetindeki insanlar iktidarı sahiplenmese, İslam düşmanlığı olmazdı.

Yanılgı: Atatürk, İslam düşmanı değildir.

Gerçek: İslam düşmanıdır. Medeni Bilgiler kitabında el yazısıyla şunları yazmıştır:

"Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. (..)
"Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..)
"Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..)
"... din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra..."

Atatürk, dini, devletin hükmü altına almıştır. Atatürk'e en yakın isimlerden Falih Rıfkı bunu inkar etmiyor: "Kemalizm, farz ibadetler dışında tüm İslam hükümlerini yürürlükten kaldırmıştır" diyor. Bunu da açıklarken, İslam'ın son din olmasından mütevellit, artık peygamber gelmeyeceğini, içtimanın insan beynine bırakıldığını ve Kemal'in de içtima yaptığını söylüyor. Hatta Falih Rıfkı'ya göre, Atatürk, Türklere özgü ibadet şekilleri icat edecekmiş. Mesela Türklere özgü namaz reformu yapacakmış, namazda uygulanan hareketleri, çöl halkına uygunmuş, değişmesi gerekiyormuş. Ezanın Türkçeleşmesi bunun ilk adımıymış. Haccın da artık farz olmadığını düşünüyormuş. Yani farz ibadetlere yönelik de içtima yapacakmış lakin ömrü yetmemiş.

Aslında Kemalistlerin, İslam dinini farz ibadetten ve içsel inançtan ibadet görmesi, yani namaz, oruç, zekat, kelime-i şehadet, hac dışında tüm İslami öğeleri, simgeleri, gereklilikleri gericilik olarak görmesi, Falih Rıfkı'nın "Kemalizm, farzlar dışında tüm hükümleri kaldırmıştır" tespitini tamamen doğruluyor. Türklere özgü bir İslam yaratıldığı gerçek. Bu saçmalığa göre de "dünya üzerindeki diğer tüm müslümanlar İslam'ı yanlış anlıyor, biz doğru anlıyoruz. İslam, aslında Atatürk laikçiliğiyle çelişmiyor." İslam düşmanlığını açık açık dile getiremeyenlerin Diyanet aracılığıyla verdirdiği fetva bu yönde. Kemalizmin İslam düşmanı olmadığını iddia etmek, İslam'ı ya da Kemalizmi bilmemektir. Kemalizmden gayrimüslimler de nasibini almıştır ya, o da ayrı bir hikaye.

Yanılgı: Cumhuriyeti Kemalizm kurdu.

Gerçek: Kurmadı. "Türkiye devleti bir cumhuriyettir" yazmayla cumhuriyet kurulmuş olmuyor. Cumhuriyet, kabaca "seçilmişlerin iktidarda olmasıdır". Bizde ise, cumhuriyet demek, Atatürk'e sınırsız yetkilerin ölümüne kadar verildiği anlamına geliyordu. Seçimin olmadığı, tek partili, cumhurbaşkanının padişahları kıskandıracak yetkilere sahip olduğu bir sistem, İran İslam Cumhuriyeti kadar bile cumhuriyet değildir. Ya da haksızlık etmeyelim, o kadar cumhuriyettir işte.

Yanılgı: Kemalizmi eleştirmek nankörlük, vatan hainliğidir.

Gerçek: Kemalizmi eleştirmek vatan borcudur. Foyalarının meydana çıkacağını bilen Kemalistler de kabadayılıkla, fişlemelerle, ad hominemle, şartlı refleksle ezbere konuşmaktan öteye gidemiyorlar. Bağırıp çağırmakla, her konuşmanın sonunu Nihat Genç gibi Fethullah Gülen'e bağlamakla Kemalizm savunulmaz.

Yanılgı: Kemalizm, yurt dışında saygı gören bir ideolojidir.

Gerçek: Hiç de değil. Kemalizmi, Türklerin şişirmeleri ve Atatürk'ün Nutuk'undan değil de objektif kaynaklardan öğrenmiş hiç kimse Kemalizm'i övmez. Hiçbir objektif tarihçi ne Kemalizm'i, ne de 30'lu yıllarda ortaya çıkmış otoriter siyasi düşünceleri benimsemez. Sırf bu yüzden, Kemalistler, yine başka Kemalistlerin uydurup email aracıyla yaydıkları "Che'nin çantasından Nutuk çıktığı", "Haiti cumhurbaşkanının 1996 yılında mezarına Atatürk'le ilgili övgü dolu sözlerinin yazılmasını vasiyet ettiği" gibi komik yalanlara başvuruyorlar. Çünkü Kemalizmin yurt dışında saygı gördüğüne dair bir tane adam gibi gerçek delil yok. Bu yalanların internet ortamında bu kadar hızlı yayılması da, Kemalistlerin bir avuç cahil topluluk olduğunu kanıtlar nitelikte. Cahil değillerse ve yine de bu yalanları yayıyorlarsa, o zaman su katılmamış yalancılar. Değil günümüzde, Atatürk'ün sağlığında bile Los Angeles Times'ta ve pekçok yurtdışı yayın organında "Türk diktatör" diye zikredilmesinden Atatürk'ün kendisi rahatsız olmuştur, sırf o yüzden Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı göstermelik olarak en yakın arkadaşlarından Ali Fethi Bey'e kurdurtmuştur lakin CHP'nin ilk seçimlerde kaybedeceği ortaya çıkınca bu partiyi de kapattırmıştır.

Yanılgı: Dünya'da kadın hareketleri oluşmuş, kadınlar, seçme ve seçilme hakkını tırnaklarıyla kazanmışlardır. Ülkemizde ise ulu önder Atatürk sayesinde kucaklarında bulmuşlardır.

Gerçek: Ülkemizde 1800'lü yıllardan itibaren bir kadın hareketi olmuştur. Atatürk, kadınların örgütlenmelerini engellemiştir. Cumhuriyet'in ilk partisi olan Kadınlar Halk Fırkası'nı kapatmıştır. Kadınlar tüzüklerini değiştirip tekrar tekrar Atatürk'ün karşısına çıkmıştır. Atatürk, bu kadınları hiçbir zaman meclise sokmadığı gibi, kadına-erkeğe seçme hakkı vermemiştir. Konunun detayları Kadınlar, Kazanılarını Birilerine Borçlu Mu? isimli yazımda. Kadın haklarını savunanların okuması gerektiğini düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder