16 Şubat 2011 Çarşamba

Orhan Çeker De Tecavüze Uğrayabilir

"Eğer kadın düzgün giyindiyse tecavüzde erkek yüzde yüz haksızdır, ama ortada başka türlü bir tarz, kıyafet varsa suç eşittir."

Sabah sabah televizyonumdan gelen bu sözlerle uykulu gözlerim açıldı, irkildim. Normalde böyle düşünen bireyleri, kanunlarını bu düşünce üzerine inşa eden devlet adamlarını bilirim ama güne yeni başlarken, o sersem halimle NTV gibi ulusal bir kanalda böyle bir söylem duymayı beklemiyordum. Kimdi bunları söyleyen? Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Bölüm Başkanı Orhan Çeker. Sıradan bir konumda değil, gençler yetiştirmekle yükümlü, "profesör" ünvanı verilmiş bir şahıs. Az önce internete şöyle bir göz attım, benzer demeçleri başka yerlere de vermiş. Bakın bu kişi Haber Türk sitesindeki demecinde ne demiş:

"Sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikâyet etmen makul değildir. Bu konuda suçu işleyenleri savunduğum anlaşılmasın. Elbette işlenen suç son derece iğrençtir. Lakin bu suçun işlenmesinde dekolte ve tahrik edici kıyafetler giyinen kadının da etkisi küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Bu konuda tabii ki erkek suçludur, ama kadının da suçu göz ardı edilirse meseleyi çözümde yanlış adım atmış oluruz. Bu olayda her iki taraf da suçludur."

Dekolte giyen kadının suçlu olup olmadığına birazdan değinmeyi düşünüyorum da, öncelikle bu sözlerin ne anlama geldiğine bakalım. Şu söz konusu hadım etme olayı soruluyor kendisine, "Ama ortada başka türlü tarz, kıyafet varsa, suç eşittir" diyor Çeker. Bunun anlamı şudur: Tecavüz edilen kişiye de ceza verilmeli, aksi halde "kadının suçu da göz ardı edilirse meseleyi çözümde yanlış atmış oluruz".

Bunu yapan ülkeler yok mu peki? Var. Örneklerle gidelim. Somali'de, büyükannesine giderken üç kişi tarafından tecavüz edilen 13 yaşındaki kız, pekçok kızın yaptığı gibi sinip kabuğuna çekilmiyor, yetkililere gidiyor. Sonuç mu? Bu kız, zina yaptığı gerekçesiyle recm cezasına çarptırılıyor. 2008 yılında taşlanarak öldürülüyor. Kızın şikayet ettiği adamların hiçbiri bulunamıyor. (1)

Başka bir örnek ise Suudi Arabistan'da. Bir çete, 19 yaşındaki bir kızı, kendileriyle görüşmesini yoksa kızın ailesine onun bir adamla flört ettiğini söyleyecekleri şeklinde tehdit ediyorlar ve flört etmek Suudi Arabistan'da bir suç. Kız da korkup istenilen yere gidiyor ve kıza bu çete, 14 kez tecavüz ediyor. Mahkemeye çıktıklarında, kızda da suç olduğu söyleniyor ve Kuran'da geçen, zina yapan kişiye 100 kamçı cezasıyla cezalandırılıyor. Kız, üstüne abisinden, aileye leke getirdiği şeklinde suçlanıp dayak yiyor, intihara teşebbüs ediyor. (2)

Örnekler o kadar fazla ki. İran'da Sakine'nin idam cezasına karşı uluslararası yürütülen kampanya haklıydı. Lakin medyada bu olayın çokça yer almasını, başta Amerikan uydusu konumundaki Suudi Arabistan'da olan pekçok akıl dışı uygulamaya kimsenin ses çıkarmamasını garipsemiştim. Gerçek şu ki, İslami yönetimlerde tecavüze uğrayan kadınlar, tecavüze sebebiyet vermediğini kanıtlamakla yükümlü hale gelebiliyor. "Başka türlü bir tarz, kıyafet varsa, suç eşittir" sözünün de gideceği yer budur. Ayrıca, tecavüzün, erkeklerin cinsel isteği ile doğru orantılı olduğu yanılgısına düşerseniz, Afganistan'da, batının, hakkında çok yaygara kopardığı "kadınların, kocalarına hayır deme yasağı"na onay vermiş olursunuz ve cinsellikte aç erkeklerin tecavüz suçlarından karılarını dahi sorumlu tutmaya kadar gider iş. İronik olarak, 22. maddesinde "İnsan haklarına uygun olarak, cinsiyetten bağımsız, kanun önünde herkesin eşit olduğu" belirtilen Afgan yasasının konuyla ilgili maddelerine bakalım:

Madde 27 - Kızlar ergenliğe girdiklerinde evlendirilebilirler (Ülkemizde bazı ilahiyatçılar, Ayşe'nin Muhammed'le 15-19 yaşları arasındayken evlendiğini söylese de, din adamlarının çoğu, peygamberin Ayşe ile 6 yaşında evlenip 9 yaşında gerdeğe girdiğini kabul ediyor ve pekçok İslami ülkede bu gelenek devam ediyor).

Madde 132 - Erkek seyahatte olmadığı takdirde, karısıyla en az dört gecede bir cinsel ilişkiye girme hakkı vardır. Kadın hasta olmadığı veya cinsel ilişkinin kötüleştireceği bir rahatsızlığı olmadığı sürece, kocasının cinsel arzularına olumlu yanıt vermekle yükümlüdür (Başka bir deyişle bu yasayla, kocaların eşlerini tecavüz etmesi yasallaştırılmış oluyor).

Madde 133 - Kadın, tıbbi veya başka bir aciliyeti yoksa, kocasının izni olmadan, evden dışarı çıkamaz. (Maddeleri The Times'dan direkt çevirdim) (3)

Bu yasayı 15 Nisan 2009'da protesto etmek için sokağa dökülen 300 Afgan kadını, erkekler, "Defolun orospular" sözleriyle taşlamışlardı (Ki bu maddelere göre kadınların eşlerinden izinsiz "defolması" bile yasal değildi) (4).

İlk kız arkadaşım Suudi Arabistan'lıydı. Çocukluğu orada geçmiş, erkeklere karşı fobisi varmış. Bu fobinin nedenini sonra öğrenmiştim. Öz abisi, kendisine 6 yaşında tecavüz etmişti. Genç yaşta bana çok uçta gelen bu olay bende de travma etkisi yaratmıştı. Olayı, o zamanlar hala aynı çatı altında yaşadığı abisi, kendisi ve benden başka bilen yoktu. Ne kadar uğraşsak, psikologları aşındırsak da olmadı. Belki de onun artık aile kurmasını, bir insanı sevmesini imkansız kılan bu olayın aslında hiç de uçta olmadığını, ne kadar sık yaşandığını sonradan öğrendim. Kadınlar kültürel olarak ne kadar özgürleştirilip, bilinçlendirilip, yasalarla ne kadar korunursa, bu olayları o kadar fazla gün ışığına çıkarabiliyor, yetkili mercilere başvurabiliyorlar. Penise Ehliyet yazımda belirtmiştim, kadınların görece daha özgür olduğu Amerika'da dahi, her yüz cinsel suça bulaşmış kişiden sadece altısı ceza evine giriyor. Ülkemizde kadınların tecavüzde dahi suçlu olarak görüldüğü, polislerin ön yargılı olduğu, kızların aileye leke getirmek, sonrasında daha çok şiddet görmek, tecavüzcüsüyle evlendirilmek gibi korkularla Amerika'lı kadınlardan daha da sessiz kaldığını, dolayısıyla bu %6'lık oranın daha da düşük olabileceğini söylemiştim. Yazıyı yazdıktan sonra öğrendim ki ülkemizde gerçekten de durum daha vahimmiş, tecavüz vakalarının %1'i aydınlanıp, suçlular hüküm giyiyormuş.

İstatistikler ortada. Kadınlar, dünya genelinde tahakküm altında. İslami rejimlerde, kanunlarla bu tahakküm yasallaştırılıyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun 2010 yılı için hazırladığı kadın-erkek eşitliği raporunda Türkiye'nin yeri 134 ülke arasında ancak 126. sıra olabilmiş. Genel anlamda İran'dan, Etiyopya'dan, Mısır'dan gerideyiz. Kadınların çalışma hayatıntdaki yeri bakımından ise 134 ülke arasında 131. sıradayız. Kadın-erkek eşitliği konusunda övünülen cumhuriyet, sadece Suudi Arabistan gibi ülkeleri geçmiş durumda. Ne kadar övünecek ve Ortadoğu'ya model olabilecek bir ülkeyiz, siz karar verin. Bu durum da AKP hükümetiyle falan başlamadı. Kadınlar, Kazanımlarını Birilerine Borçlu mu? yazımda belirttiğim gibi kadın partilerini kapatan, örgütlerini baskı altında tutan bizzat Atatürk'tür. Ülke tarihinde kadınlarımız hep ezilmiştir, şu anda da iş ortamında olsun, ekonomik, kültürel yönden olsun, aile içinde olsun erkek egemenliği kendisini en vahşi biçimde göstermektedir ve tecavüz bunun bir koludur. Lakin ülkemizde zaten durum vahimken, bir ilahiyatçının çıkıp da kadınları alenen ezen devletlerin aldığı "çıplaklığa karşı" tedbirleri önermesi ahlaksızlıktan, seksistlikten ötesi değildir. Yine Penise Ehliyet yazımda belirttiğim gibi, tecavüz vakalarının %40'ı, mağdurun kendi evinde gerçekleşiyor, %20'si ise bir akrabanın, tanıdığın evinde oluyor. Cinsel şiddete maruz kalanların %15'i 12 yaş altı ve özellikle çocuklarda bu vakaların suçluları aile üyeleri. Benim eski kız arkadaşımın tecavüze uğradığı yer, kadınların sıkı sıkıya kapanmaya zorlandığı Suudi Arabistan'dı. Bu tecavüzcünün cinsel dürütlerini harekete geçirecek çıplak kadın resimleri, reklamlar, açık giyinen kadınlar gibi öğeler söz konusu değildi ve o dönem internet de yoktu. Aile içi cinsel şiddeti giyilen kıyafete bağlayamayacağınız gibi, kıyafetle tecavüz arasında bir ilişki olduğunu gösteren hiçbir veri yoktur. Katı rejimlerin hüküm sürdüğü, kadınların kapatıldığı, eve hapsedildiği ülkelerden bazı tecavüz/cinsel şiddet vakaları için buyrun:

http://archives.cnn.com/2000/WORLD/meast/09/09/crime.saudi.executions.reut/
http://www.daijiworld.com/news/news_disp.asp?n_id=45914&n_tit=Saudi+Arabia%3A+Two+Soldiers+Executed+for+Rape
http://www.thisislondon.co.uk/standard/article-23687319-us-soldier-guilty-of-murder-and-rape-of-iraq-girl.do
http://archive.arabnews.com/?page=1§ion=0&article=48559&d=19&m=7&y=2004
http://www.arabianbusiness.com/saudi-man-be-executed-for-torturing-daughter-82963.html
http://www.iol.co.za/news/world/man-executed-for-raping-17-children-1.387056
http://www.bostonherald.com/news/international/middle_east/view.bg?articleid=1165001&srvc=rss

Kaldı ki, tecavüz, cinsel isteğin artışı ve cinsel dürtüleri doyuma ulaştırma amacı ile açıklanamaz. Asıl dürtü, karşısındakine zarar verme dürtüsüdür. Kimliği gelişmemiş kişilerde, yetersizliği giderme amacıyla, kurbanların vücudu üzerinde tahakküm kurma isteği, tecavüzün başlıca nedeni olarak düşünülür. Tecavüzcülerden, bu yetersizliğin bilincinde olanlar günlük hayatta genelde yumuşak, centilmen tavırlarıyla dikkat çeker, bunun bilincinde olmayanlar ise maço tavırlarla, maskulin mesleklerle farkedilir. Ayrıca kadınlara nefret duyan, tecavüzü bir sadizm aracı olarak kullanan üçüncü bir grup da vardır. Hemen hemen tüm tecavüzcülerin asıl hedefi mağduru zorlama yoluyla elde etmeye çalışmaktır. Gönüllü ilişkilerde yetersizliklerini, zayıflıklarını, saplantılarını tam olarak tatmin edemezler (5). Genelde de yakalanma riskinin az olduğu kurbanları seçerler (Tecavüzlerin çoğunun 18 yaş altı çocukların başına gelmesinin nedenlerinden biri budur). Bu sebeplerden, bir kadın hal ve hareketleriyle, tavırlarıyla, normal bir erkeği tecavüzcüye çeviremez. Ortada tecavüzcülüğe yatkın bir insan halihazırda olmalıdır. Kadının tek suçu orada bulunması, yani şanssızlığıdır. Kapalı insanlara daha az, açıklara daha fazla cinsel şiddet uygulandığına dair bir bulgu yoktur. Kaldı ki, 33 tecavüzden 1'i erkeklere yapılıyor (6), yani yukarıdaki ahlaksız sözleri eden Çeker de her an tecavüz riski ile karşı karşıya.

Bir de şu açıdan düşünelim; Diyelim ki dekolte teşhir ediyor, ee? Teşhir edilen, teşhir edenin bedenine bir saldırı hakkına sahip olur mu? Veya bu teşhir edilmişlik dürtüsüyle, başkalarının vücuduna müdahale etmesi aklanabilir mi? Bir kadın, isterse, kıyafetsiz de dolaşabilmelidir. Naturist olup, umuma açık yerlerde kıyafetsiz dolaşma özgürlüğünü edinebilmelidir. Bu, onun vücuduna saldırı halinde, onu suçlu konumuna getirmez. Kişi, hayatına ve vücuduna müdahalede bir sınır koymuşsa, onun "hayır" dediği noktada sizin zorlamanız, tecavüzdür ve suç olan budur. Teşhir etmek de suç değildir. Üzerinde Atatürk'ün Hitler'e benzetildiği bir pankartla dışarı çıkan bir insana Kemalistlerin saldırması durumunda, saldıranlarla birlikte mağduru da "Atatürk'e hakaret" ve "provokasyon" suçlarından tutukladığınızda o ülkede ifade özgürlüğünden söz edemeyeceğiniz gibi, tecavüze uğramış kadınların teşhirciliğini sorguladığınız an, insan haklarından söz edemezsiniz.

Diğer bir nokta da, "dekolte" ile ne kastedildiği. Konuyla tam bağlantılı değil ama, kadının nerelerinin görünmesi gerektiği konusunda İslami bir görüş birliği bile yok. Gözleri örtmeyi gerektiren rejimler mi dersiniz, örtünme amaçlı kullanılan eldivenler mi ararsınız, yüzü göstermenin caiz olduğunu söyleyen islami görüş mü yoksa onun da örtülmesini öngören akımlar mı istersiniz, hepsi mevcut. Kadının her yerinden tahrik olunabilir. Ellerden, dudaklardan da tahrik olunur ve siz ellerin de örtülmesini emrederseniz, o zaman el açmak da "dekolte" kapsamına girecektir. Göğüs dekoltesine aldırmayan, ama ayak fetişi olan binlerce erkek var. Kişilerin fetişleri, teşhir olma seviyeleri kendilerini bağlamaktadır. Tecavüz, teşhir ile açıklanamayacak kadar komplike nedenlere sahip, teşhir ise, yapan kişinin hayatına ve vücuduna müdahaleyi aklayamayacak bir eylemdir. Kadınları örtmeye zorlayan sistemlerde sanıldığının aksine, cinsel sapkınlıklar daha yaygındır. Sokakta kadın figürü göremeyen, psikolojilerinin nasıl etkilendiğine şahit olduğum pekçok Suud arkadaşım var. Pekçok araştırma bunu kanıtlar nitelikte. Örneğin Mısır'da, 70'lerdeki özgür yaşama nazaran radikal İslam ve örtünmenin artışıyla tacizlerin arttığını Mısırlı kadınlar söylüyor (7). Kadın Hakları Mısır Merkezi'nin raporuna göre, Mısır'lı kadınların %83'ü, Mısırlı yabancı kadınların % 98'i umuma açık yerlerde cinsel saldırıya maruz kalıyor (8). Müslüman ülkelerde cinsel şiddetin bu kadar yaygın olduğu açıkken, Çeker, "odakta kadın var" demeden önce, bunun odağında erkeğin olması gerektiğini görmesi gerekir. Bu bir erkek sorunudur. Erkekleri medenileştirmek ve kadınları cesaretlendirmek, güçlendirmek, özgürleştirmek için çoğu din adamı hiçbir şey söylemezken, erkeklerden kaynaklanan bir sorun için kadınları örtme yoluna gitmenin akla mantığa uygun bir tarafı yoktur ve çözüme katkı falan sağladığı da yoktur.

Arkamıza yaslanıp Abdullah Öcalan'a sayın diyen seçilmiş siyasetçinin milletvekilliğini düşüren, Türklüğü aşağıladığı gerekçesiyle aydınını hapse atan, Oda Tv'ye (Kendilerinden hiç hazzetmesem de) baskın yapan sistemin, seksist, kız çocukları evlendirip tecavüzü normal kılan pedofil kültürü üniversite gençlerine aşılayan bu profesörü nasıl görevde tuttuğunu izleyeceğiz. Bunun adı "düşünce özgürlüğü" olacak. Tıp profesörünün "camiye ayakkabıyla girilmediği gibi hastaneye de başörtüsüyle girilmez" dediği, anayasa mahkemesi başkanının darbe istediği bir ülkede, ilahiyatçısı da kadınların kıyafetine bakarak ne kadar istekli olduğunu ölçmeye, naturizm fobisine, kadın düşmanlığına, "ama ortada başka türlü bir tarz, kıyafet varsa suç eşittir" demeye kadar götürür işi. Şaşırmamak gerek.

Aslında yazımın başında belirttiğim gibi, Ortadoğu'da pekçok devlet adamı, din adamı aynı görüşte, kadınların zorla kapanması, tecavüzcülerin recmedilmesi veya tecavüzcüsüyle evlendirilmesi yaygın bir durum. Aynı durum Batı'da da eskiden geçerliydi, İncil'in Deuteronomy 22:28-29 kanunu gereğince kurban, tecavüzcüsüyle evlendirilir, birisinin karısı/nişanlısı tecavüze uğradığında, sesini başkasına duyuramazsa Deuteronomy 22:23-24 gereğince öldürülürdü. Yani konu din olunca ve devlet kurallarla yönetilince, bu kaçınılmazdır ve hatta olağanlaşır. Bana bu yazıyı yazdıran ise üniversitelerimizin nasıl seksistler, dar kafalılar yetiştirdiği gerçeğine işaret etmek istemiş olmam. Ayrıca bu, branşınızla son derece ilgisi de olsa analiz yeteneğinden, psikoloji, sosyoloji gibi konulara hakimiyetten son derece mahrum dahi olsanız, cahil de olsanız bu ülkede profesör olabileceğiniz anlamına geliyor.

Referanslar:
(1) The New York Times, Rape Victim Stoned to Death in Somalia Was 13, U.N. Says, 4 Kasım 2008
(2) http://www.news.com.au/gang-rape-victim-faces-lashes/story-e6frfkp9-1111113105165
(3) http://www.timesonline.co.uk/tol/news/world/asia/article6047263.ece
(4) http://www.nytimes.com/2009/04/16/world/asia/16afghan.html
(5) O. Polat, Kriminoloji ve Kriminalistik Üzerine Notlar
(6) National Institute of Justice & Centers for Disease Control & Prevention. Prevalence, Incidence and Consequences of Violence Against Women Survey. 1998
(7) http://news.bbc.co.uk/2/hi/7514567.stm
(8) http://www.bloomberg.com/news/2011-02-14/egyptian-women-battle-sexual-abuse-after-decades-of-silence-movie-reveals.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder