16 Ocak 2011 Pazar

27 Ayetle Kadın

Aşağıda, içerisinde kadınların bahsedildiği 27 ayet, hiçbir yorum katılmadan verilmiştir. Mealler, Diyanet İşleri Başkanlığı'na aittir. Yazının sonunda, Elmalılı Hamdi tefsirine ulaşabileceğiniz bir link bulunmaktadır. Tefsire meraklı olanlar veya bu ayetlerin Sünni gözden açıklamalarını görmek isteyenler oradan okuyabilirler. Hayırlı günler.

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır. - Bakara: 178

İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise, izni (ve yardımı) ile cennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar. - Bakara: 221

Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele! - Bakara: 223

Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler dört ay beklerler. Eğer (bu müddet içinde) kadınlarına dönerlerse, şüphesiz Allah çokça bağışlayan ve esirgeyendir.
Eğer (müddeti içinde dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah işitir ve bilir.
- Bakara: 226-227

Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azîzdir, hakîmdir. - Bakara: 228

Nikâhtan sonra henüz dokunmadan veya onlar için belli bir mehir tayin etmeden kadınları boşarsanız bunda size mehir zorunluğu yoktur. Bu durumda onlara müt'a (hediye cinsinden bir şeyler) verin. Zengin olan durumuna göre, fakir de durumuna göre vermelidir. Münasip bir müt'a vermek iyiler için bir borçtur. - Bakara: 236

Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. (...) Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki kadın (olsun). - Bakara: 282

Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır. - Nisa: 3

Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yeyin. - Nisa: 4

Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. - Nisa: 11

Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin (zevcelerinizin), eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. (...) Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). - Nisa:12

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin. - Nisa: 15

(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir. - Nisa: 24

İçinizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden alsın. - Nisa: 25

Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür. - Nisa: 34

Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. - Nisa: 129

Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun. - Nur: 2

Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır. - Nur: 3

Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. - Nur: 31

Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir. - Nur: 33

Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir. - Nur: 60

Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları (bir bağışla) memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın. - Ahzab: 49

Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir. - Ahzab: 50

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. - Ahzab: 59

Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları, imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onların (kocalarının) sarfettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. Allah'ın hükmü budur. Aranızda O hükmeder. Allah bilendir, hikmet sahibidir. - Mümtehine: 10

Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, ... (Cennet ödüllerinden bahsederken) - Nebe: 33

Elmalılı Hamdi tefsirine şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://www.enfal.de/t_elmalili_index.htm

12 Ocak 2011 Çarşamba

Tarihle Övünme ve Muhteşem Şuursuzluk

Şuursuz halk tabakasının üstbilişsel değerleri anlamaya, onlara ulaşmaya çalışması için simgelere ihtiyaçları vardır. Bu simge bazen tarihi bir karakter olur, lider olur, bir put olur, bir komutan olur. O karakteri eleştirmek, o liderin insani özelliklerini göstermek, o putu kırmak, o komutanın bir savaştaki rolünü küçümsemek, hakaret olarak algılanır, bu şuursuz halk tabakasının şuursuz refleksi kaçınılmaz olur. Burada bahsettiğim şuursuz halk tabakası, fakir, işçi sınıfı, veya eğitim düzeyi düşük kesim değildir. Mevki, makam da kimseyi şuursuzluktan kurtarmaz.

Buna son örnek, Muhteşem Yüzyıl adlı dizi. Pekçok kesimden daha fragmanıyla birlikte müthiş tepkiler alan diziye, RTÜK, uyarı vermiş. Sebebi de, "Tarihi karakterlerin özel hayatına müdahale"ymiş. Ulan, 500 sene önce yaşamış birinin özel hayatına nasıl müdahale edilebilir?

Ben pek televizyon izlemem. Dizi ise hiç izlemem. Fakat o kadar gürültüye kayıtsız kalmayıp biraz baktım. İlk dikkatimi çeken haremin konumu, sarayda konuşulan dil gibi dizi için uyarlandığı belli olan değişikliklerdi. Zaten bu bir belgesel değil, dizilerin ayakta kalması için reytinge ihtiyaçları vardır ve yeterli reyting için de tamamen gerçeklere bağlı kalamazsınız. Eğer gerçeklerin meraklısı olan varsa, kaliteli belgeseller izler, kaynakları -ulaşabildiğince- araştırır. Burası ifade özgürlüğünün olduğu bir ülke ise, hayali bir Kanuni de yaratılabilir, hayali bir Atatürk de yaratılabilir, istenildiği gibi diziye, kitaba aktarılabilir, aktarılabilmelidir. Tarihi karakterler nasıl mitleştirilip resmi tarihin tanrıları haline getirilebiliiyorsa, çarpıtmalar ters yönde de yapılabilmelidir.

Tarihten övünmek ya da utanmak gibi konuları hiç anlamam. Hayatta hiçbir başarısı olmayan insanların yapacağı bir iştir tarihindeki insanlarla övünmek. Nasıl ki anamızın, babamızın başarısı ya da suçları bize yüklenemezse, tarihle de övünmek anlamsızdır. En kötü ve korkunç tarihi olayların yaratıcılarının torunları olabiliriz, bu bizi kötü bir ırk yapmaz. Savaşçılık, insancılık, vatanseverlik, dindarlık, adalet gibi kavramlar genetik değildir ve bir ırkın kurduğu devletlerin nitelikleri, o ırkın özelliklerini göstermez. "Irk özelliği" diye bir şey de yoktur. Bu yüzden övünülecek, utanılacak bir tarih olamaz.

Fakat insanlar Osmanlı'da cidden yabancı ülkelerden gayrimüslim kızların köle olarak alındığını, bazen padişahın cariye sayısının 800'leri geçtiğini, bunların büyük bir çoğunun saray işlerine bakan hizmetçiler olarak kullanıldığını fakat padişahın istediği ile ilişkiye girebilme hakkı olduğunu bilmiyorlar mı? Bu cariyeler bir nevi geyşa gibiydi, saray eğitimi alıyorlardı, padişaha layık, tam donanımlı Osmanlı kadını olma yolunda yetiştiriliyorlardı. Hatta herşeyi kayıt altında tutma konusunda tarihin en hassas devletlerinden biri olan Osmanlı'da, padişahın hangi gün kimle ilişkiye girdiği bile kayıt edilirdi, hanedanlık hesaplarında bu kayıtlar da kullanılıyordu.

Fetihçi tarihimiz hep övünülecek bir şey olarak lanse edilir. Bu konuda 46 senelik iktidarı boyunca topraklarını 6,5 milyon metrekareden 15 milyon metrekareye dayandırmış padişah olan Kanuni'nin ayrı bir yeri vardır. Lakin neresinden baksanız, ne bu yayılmacı, müslüman olmayan ülkeler başta olmak üzere pekçok ülkeyle sürekli savaş içinde olan, dünyanın Osmanlı'nın sistemini kabul etmesini ilke edinmiş ve ekonomisini bu politika üzerinden geliştirmiş zihniyetin, ne kölelik sisteminin, ne padişahın, tahtın güvenliği adına kardeşlerini katletme yetkisinin övünülecek bir yanı yoktur. İngilizlerin İstanbul'u işgal etmesinin gözümde Osmanlı'nın Rumlara ait olan İstanbul'u işgal etmesi arasında bir farkı yoktur. Hatta İngilizler bunu İstanbul'a sahip olmak değil, Ortadoğu emelleri gibi sebepler için yaptılar, Osmanlı ise fetih amaçlı yaptı. Tabi bu İstanbul'u Rumlara verelim demek anlamına gelmiyor; Demek istediğim şu, insanlık tarihinin övünülecek bir yanı yok. Neresinden bakarsan kan, savaş, ölüm. Dünya üzerindeki çoğu ülkeler, üzerinde yaşayan insanların atalarının kanı kadar, orada eskiden yaşamış farklı ırktan masum insanların kanı üzerine de kurulmuştur. Şu son birkaç bin senedir insanların birbirlerine yaptıklarının övünülecek bir tarafı yok.

Sırf Osmanlı tarihi değil, cumhuriyet tarihinin de övünülecek bir yanı yok. Hatta adı cumhuriyet olduğu için, bunun nasıl bir diktatörlük olduğunun, anayasal monarşiden hiçbir farkı olmadığının üstü örtülüyor ve bu daha şeffaf olan Osmanlı tarihini savunmaktan da tehlikeli olabiliyor. Yine bu dizi uyarı ile kurtulmuş, ben "Muhteşem İnkılap Tarihi" diye tamamen tarihi gerçeklere dayanan bir belgesel ya da proje yapmaya kalksam, ilgili kişiler ve icraatleri anayasa ile korunma altında olduğu için hakkımda dava açılır, hapse atılabilirdim.

Hapse atanlar da Muhteşem Yüzyıl dizisine karşı çıkanlarla aynı zihniyetteki insanlar olurdu. Çünkü rejimimiz hiçbir zaman cumhuriyet olmadı, çünkü yönetimdekileri ululayan "şuursuz halk" yaratan bir sistemde yaşıyoruz, iktidardakiler de bir anda şuurlanamıyorlar ne yazık ki.