9 Kasım 2010 Salı

Bunları Biliyor Muydunuz?

29 Ekim'di, 10 Kasım'dı, milli ramazan misali, Kemalizm dindarlığı baş gösteriyor. Mail kutum da birtakım "Bunları biliyor muydunuz", "Atatürk'ün bilinmeyen yönleri" gibi postalarla kirleniyor açıkçası. Kirlenmesinin sebebi de, bu maillerin tamamının uyduruk kaydırık bir yerlerden alınan yalan bilgiler içermesi. E haliyle, "Atatürk hakkında güzel bir şey söylüyorsa yolla." mantığı. Özellikle son zamanlarda, Atatürk'ün yabancı kesim tarafından sevildiği, sayıldığı şeklindeki haberler revaçta. Tabi bir kesim, Atatürk'ün zorla sevdirildiğini savunuyor, Kemalistler de bu mailler aracılığıyla "Bak, elin oğlu bile hiçbir nedeni olmadan seviyor, bir sen anlayamadın Atatürk'ü, gerizekalı" mesajı veriyor. Lakin üzgün olduğum nokta, küçük, küçücük bir araştırmayla bile bu iddiaların yalan olduğu gerçeğine ulaşılabilecekken, bilgili, kültürlü diye umduğum Atatürkçü arkadaşlarımın bunlara hiç sorgulamadan inanması. Etrafta Atatürk'ün nasıl yurtdışında saygı gördüğünü anlatan maillerin tümünün yalan olması aslında durumun tam tersi olduğunun, dolayısıyla böyle maillerin uydurulmak zorunda kalındığının ispatıdır. Ayrıca, tarihten ve dünyadan bihaber olanların anti-kemalistler değil, aksine, kemalistler olduğunun göstergesidir. Keşke bir kemalist de çıksa, "Arkadaşlar, bu iddialar yalan, siz de bunları yayarak adımızı karalamayın" dese, ben de onu tebrik etsem. Neyse, aşağıda tek tek her maddeye cevap yazacağım, aldığım çeşitli maillerdeki derlemedir bunlar, başka iddia görürsem ve yanlışlığını farkedersem eklerim.

İddia 1# Hiç yurtdısına cıkmadığını, butun liderlerin onu Turkiye de ziyarete geldiklerini,

Cevap: Ee? Öncelikle yurtdışına çıkmamak bir erdem midir? Atatürk neden çıkmamıştır yurtdışına? Bunun nedenini tarihçiler tartışadursun, en mantıklı gerekçesi Teşkilat-ı Mahsusa diye bir örgütün varlığı. Ayrıca "bütün liderler" onu "ziyarete" gelmemiştir. Gerekenler gelmiştir, hal hatır sormak amaçlı da değildir bu. Dönemin en önemli devlet adamları gelmemiştir. Bu konuda Engin Ardıç'ın bir yazısını paylaşmak istiyorum: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2009/03/14/Ataturk_un_pasaportu_var_miydi


İddia 2# Atatürk`ün dünyada `başöğretmen` sıfatlı tek lider olduğunu,

Cevap: Öncelikle, hemeh hemen bütün diktatörlere, dalkavukları tarafından "öğretmen" sıfatı kullanılmıştır, Atatürk bu konuda dünyada tek lider falan değildir. İkincisi, aynı zamanda Atatürk'ün bir sıfatının da "başkomutan" olduğunu unutmayalım. Ayşe Hür'ün dikkat çektiği gibi, zatın kurduğu mecliste, başında iki "milli" sıfatı barındıran bakanlıktan birinin "Milli Eğitim", diğerinin "Milli Savunma" bakanı olması, Atatürk için en sık kullanılan iki sıfattan birinin "başöğretmen", diğerinin "başkomutan" olmasının tesadüf olmadığı gibi, tesadür değildir. Tamamen "asker millet" projesine yönelik vurgulardır bunlar. Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabının vasıtasıyla okullarda milli güvenlik dersi okutulmaya başlanması, 1926'dan itibaren Kazım Karabekir'in de teşvikiyle beden eğitimi derslerinde öğrencilere askerlik eğitimi verilmesi, 1938 yılında çıkarılan Beden Terbiyesi Kanunu gibi pekçok somut konu, Atatürk'ün öğretmenliğinin komutanlığıyla ilintisine kanıttır.

Peki siz, bunu biliyor muydunuz?
Yukarıdakilerle de kalınmadığını, Goltz Paşa'nın tüm milleti asker olarak gören, ordunun millete değil, milletin orduya hizmet etmesi gerektiğini savunan, Abdülhamit tarafından "Millet-i Müsellaha" (Asker Millet) olarak 1884'de çevirtilen Das Volk in Waffen kitabının, kaynak belirtilmeden, Atatürk tarafından Afet İnan'a intihal yaptırıldığını? (Sırf bu gibi nedenler yüzünden ah diyorum, Osmanlı dönemi kitapları, belgeleri ortaya dökülse de, tüm foyalar meydana çıksa) Onun dışında, Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabının askerlere yönelik versiyonu olan Askerin Ders Kitabı'nda, Türklerin en yüce ve kanı temiz millet olduğu, diğer milletler mağarada hayvan gibi yaşarken Türklerin medeniyete ulaşmış olduğu gibi yalanlar yazılıdır. Hala da bu yalanlara inananların sayısı ne yazık ki az değil. Goltz Paşa'nın "millet orduya değil, ordu millete hizmet eder" doktrini de, olduğu gibi üzerimize zorunlu askerlikle dayatılagelmektedir. Evet, başkomutanımız bu konuda başöğretmen olmakla harika bir iş çıkarmıştır. Onun dışında, Osmanlı döneminde bu ülkeden daha kaliteli aydınlar, edebiyatçılar çıkıyordu, Cumhuriyet döneminden sonra gerileme yaşadık, bunu kimse inkar edemez. Atatürk'ün öğretmenliği bu alanda değildir. Yazdırdığı kitaplara bakın, hepsi ilkel milliyetçilik-ırkçılık, Jön Türkler'den kalma turancılık, militarizm kokmaktadır.

İddia 3# Bir geometri kitabı yazdığını. Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babasını bu yazdığı kitapla bizzat Mustafa Kemal olduğunu,

Cevap: Ne büyük iş değil mi? Peh. Atatürk, geometri dünyasına hiçbir katkı yapmamıştır. Osmanlı zamanında kullanılan terimlerin değiştirilmesine yönelik paranoyadan başka bir şey değildir bu. O zamanlar Türkçe'nin dillerin en yücesi olduğu, Güneş Dil Teorisi gibi sapkınlıklar kol gezmiyor muydu? Nedir Thor aşkına, Osmanlılar açı yerine zaviye diyordu, üçgen yerine müselles diyordu, ondan geri kalmıştı da, Atatürk bir kitap yazdı ve artık üçgen, açı diyeceksiniz dedi diye geometride dünya çapında müthiş ilerlemeler mi kaydettik? Bu mudur devrim? Geçiniz. Bu, aksine, yukarıda söylediğim, "Atatürk'ün yazdığı her kitap milliyetçilik, ırkçılık ve militarizm kokmaktadır" tezimi direkt olarak destekler nitelikte.


İddia 4# Bir röportajda "Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?" diye sorulur,
Atatürk: "Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Davet gelirse düşünürüz". BM yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke biz oluruz dediğini,

Cevap: Ahahahahah gülerim. Bunu biliyor muydunuz? Birleşmiş Milletler 1945 yılında kuruldu, oha lan, Atatürk'ün cesedine mi sormuşlar bu soruyu? Neyse, O zamanlar daha Birleşmiş Milletler falan yoktu ortada, Milletler Cemiyeti vardı, ona da Lozan'da (1922) İnönü, çatır çatır, cemiyete girmekten memnun oluruz diyerek Atatürk yönetiminin tarafını belli etti (Lozan tutanaklarında sabittir). 1932 yılında Atatürk, Milletler Cemiyeti'ne girmiştir (Cemiyet, yasa falan da değişmedi). BM 1945'te kurulduğunda ilk davet edilen ülke olmadığımız gibi, yine bizim için yasasını falan da değiştirmedi.


İddia 5# Yıl 1938, General McArthur´un en zor, en problemli, en buhranlı dönemi. Birden çok sıkılır ve yanında duran yüz yirmiden fazla kişiye döner ve aynen şöyle der:
"Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal´i görmek için neler vermezdim" dediğini,

Cevap Öncelikle General McArthur diye biri yok. General MacArthur var. Peki Atatürk ve general tanışıyor mu? Atatürk'ün söylev ve demeçlerinde, MacArthur'la yapılan bir mülakattan bahsedilir. Atatürk'le MacArthur arasında 1932 yılında mülakat yapıldığını ise bundan 20 yıl sonra, 8 Kasım 1951'de Cumhuriyet gazetesi şu içerikle birlikte iddia etmiştir: http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=Print&SoylevDemecIcerikNo=321&Yer=NutukIcerik

Lakin, ortada sözü geçen "The Caucaus" dergisi ne idüğü belirsiz bir dergi, araştırsanız da bulamazsınız. Yani alıntı yapılırken gösterilen saçma sapan bir kaynak ve bu kaynağa göre Atatürk'ün ikinci dünya savaşını ön görmesi ve bolşeviklerin zaferini ilan etmesi, senelerden beridir bize de bu anlatılır. Fakat alıntı yapılan derginin ne idüğü belirsiz bir dergi olması, bu görüşmenin orijinalinin olmaması sebebiyle tarihi gerçekmiş gibi algılanamaz. Tarihçi Cemil Koçak'ın o sırada cumhurbaşkanlığı genel sekreteri olan Yusuf Bayur'dan rapor ettiğine göre ise, tarihi gerçek bunun tersidir. Atatürk, Ankara'daki konuğuna Gazi Çiftliği hakkında bilgi vermiş, ileriki on yıl için de büyük bir savaş beklemediğini söylemiş. Yani bize anlatılanın tam tersi. Bu konu Toplumsal Tarih Dergisi'nde yayınlanmıştır. Atatürk'ü çok sevdiğini iddia edenler, kemalizme karşı çıkan herkese cahil damgası vuranlar eğer ki Atatürk'le ilgili birşeyler öğrenmek istiyorlarsa, siyasetbilimci Dr. Cüneyt Akalın'ın konu hakkındaki muazzam yazısını okuyabilirler, buyrun:
http://www.cuneytakalin.com.tr/atat%C3%BCrk-mac-arthur-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fmesi%E2%80%99nin-i%C3%A7y%C3%BCz%C3%BC-0

Sonuç: Böyle bir Atatürk hayranlığı içeren söylemin varlığını geçtim, resmi kayıtlarda olan bir görüşme bile ülkemizde çarpıtılmış. Hem adam Atatürk gibi asker, ondan övgüyle bahsetse bana ne. Geçiniz. Kaldı ki, adam iki dünya savaşına da giriyor, 1938 neden en buhranlı dönemi olsun lan? Nispeten en rahat dönemi, hatta çocuğunun olduğu dönem bu. En buhranlı dönem ne demek? Hem bunu not eden her kimse, 120 sayısını not etme gereğini neden hissetti? 120 kişiye canı sıkılıp dönüp böyle bir laf etmesi ne demek Allah aşkına?

İddia 6# Yıl 2000, ABD Başkanı`nın milenyum mesajından bir alıntı :
"Bugün milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk´ tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir" dediğini,

Cevap: Demedi. Aptal mısınız? 1000 yıldan bahsediyoruz ulan, 1000 yıl. Osmanlı kuruluyor, çöküyor, pusula bulunuyor, Rönesans, ilk insan hakları bildirgesinin yayınlanması, ilk anayasal cumhuriyetin kurulması, Rus Devrimi'nden Fransız Devrimi'ne pekçok devrimin olması, Einstein, Newton, insanın aya ayak basması, Napolyon, internetin icadı, onlarca filozof, Mars'a gidiş, kurşunun kullanılması, atomun parçalanması, hep o milenyumda olmuş. Clinton da çıkacak asrın adamı Atatürk'tür diyecek. Manyak mısınız? Clinton'ın iki milenyum mesajı var, ikisini de veriyorum aşağıda, buyrun okuyun, Atatürk kelimesi nerede geçiyor bana da gösterin:

http://clinton4.nara.gov/WH/New/html/christmas-1999.html
http://archives.cnn.com/1999/ALLPOLITICS/stories/12/30/clinton.millennium/index.html


İddia 7# Yıl 1938, Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiir`den alıntı :
"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir"

Cevap: Zuhahahah. Tahran Gazetesi ne? İçerisinde Tahran kelimesi geçen tek gazete Tehran Times, ve bu gazete 1979'da yayınlanmaya başlandı. Benim bilmediğim başka bir Tahran Gazetesi varsa bilmek isterim, o şiirin geçtiği günkü arşive yönelik de bir kanıt. O kadar da hakkım olsun. Lakin şiirin uyduruk olduğu içinde Allah kelimesinin geçtiğinden belli. İslam ülkesi ya, İran ya, hemen Allah kitap. Destekli atın. O tarihte yayınlanan o isimde bir gazete bile yok.


İddia 8# Norveççe`de `Atatürk gibi olmak` diye bir deyim olduğunu,

Cevap: Yok böyle bir şey. Şimdi bebiş, kandırmacaya gerek yok. Turizm sektöründe çalışmış, AskScooby Forum gibi üye sayısı onbinleri geçmiş sitelerde moderatörlük yapmakta olan biriyim, yani az çok yabancı tanıdığımız var, neyin ne olduğunu biliyoruz. İnternet ortamında iki iddia geçiyor, "Atatürk gibi olmak", ve "Atatürk gibi düşünmek" deyimleri. Norveç kökenli olup İngiltere'de yaşayan, ayrıca Norveç'in yerlilerinden tanıdıklarım var ve bu insanlar yetişkin, Türkiye'ye de gelenler var içlerinden, neyin ne olduğunu bilen insanlar. Üşenmedim sordum. Böyle bir şey yok. Yine de emin olmak için, "Atatürk gibi olmak" ve "Atatürk gibi düşünmek" ifadelerinin olabilecek tüm Norveççe karşılıklarını Google'da arattım, Vikipedi'nin Norveççe sayfasında Atatürk kelimesi geçen sayfalara baktım. Yok böyle bir deyim. Yok yani, boşuna yırtınmayın. Ahah bakın şunlara:
http://forum.wordreference.com/showthread.php?t=1260116
http://www.topix.com/forum/world/norway/TM4E8B9VDAIHLG040
He bir de benim mesaj kutumdan Norveç'li bir arkadaşımın alıntısını vereyim:
"Never heard of that saying, even called a couple of people(one with turkish background)never heard of that either. So yeah,thats a myth :)"

İddia 9# Kurtuluş Savaşında rütbe alan bir çok kadın askerlerimiz var.
Ama dünya tarihine geçen tek bir üsteğmenimiz var; 700 erkek, 43 kadından oluşan bir müfrezenin reisliğine bizzat Atatürk tarafından atanmış Üsteğmen Kara Fatma olduğunu,

Cevap: Ah Kara Fatma mitleri. Kadın erkek "asker millet" yaratma projesine değinmiştim yukarıda. Lakin "Gerektiğinde asker oluruz" dediği için Kadın Halk Fırkası kapatıldı Atatürk'ün tek parti yönetiminde, üstelik aşağılandılar. Cumhuriyet döneminin kadına bakış açısını bu yazımda anlatmıştım. Ayşe Hür'ün "Kara Fatmalar" hakkında ilgili bir yazısıyla karşılaştım, buyrun:
http://www.taraf.com.tr/ayse-hur/makale-sizin-kahramaniniz-hangi-kara-fatma.htm


İddia 10# Atatürk çiçeği`nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landin`in koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını,

Cevap: Wanderbit Üniversitesi diye bir üniversite yok. Tenessee'de Vanderbit var, zira bu çiçeğin o üniversiteyle ilgisi hiç olmadığı gibi, Kirk Ladin isimli bir akademisyen de bu üniversitede hiçbir zaman görev yapmamış. Gariptir, Kirk Ladin ismini araştırınca da sadece bu mailleri bulabiliyorsunuz, yabancı herhangi bir sitede adamın adı geçmiyor. Böyle biri var mıydı o da şüpheli.

İşin aslı şu, bu çiçeğe Atatürk çiçeği diyen bizden başka millet yok. Çiçek, Meksika'da yetişiyor ve bunu Amerika'ya tanıtan Poinsett'in adına ithafla Poinsettia denmiş, İngilizce karşılığı bu, botanikte ise euphorbia pulcherrima diye geçiyor. Fakat ben daha da meraklandım, buna Atatürk çiçeği diyen kimdir diye ve araştırdım. Bulduğum tek kanıt 28 Temmuz 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde sözkonusu varlığı kanıtlanamamış Kirk Ladin kişisinin bu çiçeği laboratuar'da ürettiği, isim ararken de onun iş arkadaşı bir diğer profesörün Tarsus Koleji'nde tanışıp hayran kaldığı Atatürk'ün ismini önermesi. Rejim sözcüsü Cumhuriyet'in bundan çok daha büyük yalanlar uydurduğunu biliyoruz, o yüzden şaşırmadım. Sonuçta bu da bir senaryo, bizden başka bu çiçeğe Atatürk çiçeği diyen yok, bu çiçeği bulan diye biri de yok, sadece Amerika'ya tanıtan Poinsett var ki bu adam Atatürk doğmadan önce, 1851'de ölüyor. Bu da gol değil yani, kusura bakmayın.


İddia 11# Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina´daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

Cevap: Trikupis'in (Daha adını bile düzgün yazamamışlar) ülkesine döndükten sonra ne yaptığını bilmem, peki siz bunu biliyor muydunuz? Büyük Taarruz'da yenilgiye uğrayan Trikupis'in, Yunanistan'da idam edilmemesi için senelerce ülkede tutulduğunu (Araştırın azcık o zamanki altılar davasını falan)? Türkler ve Yunanlılar, Yunanistan durulduktan sonra takas edilmiş, Trikupis ancak bu şekilde idamdan kurtulmuştur. Yani bunu yapmışsa bile (Ki kanıt var mı bilmiyorum), tamamen kişisel nedenlerden dolayıdır. Şimdi Atatürk'e yatıp kalkıp küfreden Yunanlıların (Komutanı olsun mübadele yoluyla evini barkını terketmek zorunda kalan sivil halk olsun) listesini yazmaya kalksam, gol atmış olur muyum? Kaldı ki, İtilaf Devletleri'ni dahi şaşkınlık içerisinde bırakıp Anadolu'ya girme aptallığını göstermiş bir devletin komutanından bahsediyoruz, yani öyle deha falan değil. Atatürk'ü sevmesi hatta kemalistler açısından eksi bir puan olurdu.

İddia 12# Yıl 1996, Haiti Cumhurbaşkanı vasiyetinde mezar taşına yazılmasını istediği metni bırakmıştır. Diyor ki: "Bütün ömrüm boyunca Türkiye´nin lideri Mustafa Kemal Atatürk´ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm" ,

Cevap: 1996 yılında ölen bir Haiti Cumhurbaşkanı yok. Hiçbir Haiti cumhurbaşkanının mezarında da böyle şeyler yazmıyor.

İddia 13# Yıl 2005, Amerika´nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns`un önerisi "Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk´ ü örnek alsın yeter" dediğini,

Cevap: Ahahah Mr Johns kim lan? Bazı maillerde Mr. John, bazılarında Mr. Juhn diye geçiyor. Adı ne bu adamın? En ünlü ekonomistlerden biriyse her yerde bulabilmeliyiz adını, nedir tam adı? Bu sözü nerede söylemiştir? Kaynak nedir? Mr mıdır ünvanı? Madem çok ünlü, akademik bir ünvanı yok mudur? En ünlü ekonomisti geçtim, Amerika'nın Johns soyadlı tanınmış bir ekonomistini dahi bulamadım. Ben de yazsam "Dünyanın en ünlü astronotlarından Mrs. Browns'un Atatürk'e ünlü dolu sözleri" ve maille dağıtsam, bu da ünlü olur. Vay Kemalistler vay.

İddia 14# Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

Cevap: Çıkmamıştır. Çıkan en önemli şey anı defteri olmuştur. Bolivya kayıtlarına bakın, bir yerde Nutuk ifadesini bulursanız söyleyin. Kaldı ki, o tarihte Nutuk'un yabancı bir çevirisi bile yoktu. Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurulu, o tarihe kadar İngilizce, Almanca, Fransızca ve Rusça çevirilerini olduğunu iddia etse de, 1967 tarihinden önce basılmış, yayınlanmış bir tane Nutuk gösterin bana. Gösteremezsiniz. Basın anlamında bu iş ta 2000'lere uzanır. Kaldı ki, diyelim kıyıdan köşeden bir çeviri Che'nin eline geçti (Ki yok böyle bir kitap), ana dili bile değil bu çeviriler. Bu çevirilerle devrim ufkunu açmış, kutsal kitabı gibi yanında taşımış, bak sen.

Bu iddiaya inananlar, çok açık söylüyorum, Nutuk'u kesinlikle okumamışlardır. Neden? Nutuk bir düşünce/devrim kitabı değil de ondan. Ben, lise yıllarımda tüm dinler ve kutsal kitaplarını okurken, kemalizmin kutsal kitabı Nutuk'u da okudum. Nutuk, kurtuluş mücadelesini anlatan bir kitap, aynı zamanda, bir tarih nasıl çarpıtılır ve tek taraflı, kin kusarak yazılır, Atatürk bu konudaki tüm yeteneklerini sergilemiş bu kitapta. Şimdi ikinci kez okuyorum Nutuk'u, bu kez farklı çalışmalaırm olacak üzerinde. Fakat nedir yani, Nutuk'u okuyor olmam kemalist olduğumu mu gösteriyor? Che Guevera'nın çantasından Hitler'in Kavgam'ı çıksa, Guevera'yı nasyonal sosyalist mi ilan edecektik?

Şayet bu iddiaya inanıyor ve Nutuk'u da okumuşsanız (Ki bu çok düşük bir ihtimal), Guavera'nın üzerinde kemalizm etkisi olduğunu düşünüyorsanız, o zaman Che Guevera'yı bilmiyorsunuz demektir. Kaldı ki bir Atatürkçü olsam, Che Guevera'nın kitap üzerindeki görüşlerini, okurken aldığı notları merak ederdim ve araştırırdım. Kitap nerede sergileniyor, ne akıbete uğramış merak ederdim. Ama bulamazdım, çünkü bu hikaye tamamen yalan. Buyrun Che Guevera ve öldürüldüğü gün üzerinden çıkanlar:
http://www.time.com/time/magazine/article/0,9171,837605,00.html

He, bir de Guevera'nın BM'de Türkleri Kıbrıs yüzünden yerdiği bir konuşması var, buyrun:
http://www.companeroche.com/index.php?id=97

İddia 15# Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

Cevap: E ahmağım, diyelim ki bu doğru (Ki en doğru olabileceğine inandığım maddelerden biri bu), tarihe bakmaz mısın? 1961. Küba devrimi ne zaman olmuş? 1959. Yani Castro, devrim olduğunda Nutku okumamış demektir. O kadar çok övüyoruz ki her yerde, büyük devrimci, yedi cihana harp etmiş anti-emperyalist, merak etmiş olamaz mı? Ki bu tarihten sonra Atatürk'ü Nutuk'tan öğrendiyse, saygı duymuş olmaması imkansız. Nutuk'ta Atatürk resmen ilahlaştırıyor kendisini, olmamış hikayeler anlatıyor, nefret kusuyor. Daha halkımız Kurtuluş Savaşı'nın bile yedi dümene karşı verilmediğini, özellikle Yunan birliklerinin atılmasından sonra savaşın bir iç savaştan ibaret olduğunu, Doğu'da Ermeniler'e karşı verildiğini ve bu savaş sırasında Türklerin yanında olan Kürtlerin sonradan güzelce katledildiğini, İngilizlere tek kurşun atılmadığını, İnönü'nün İngiliz desteği olmasa kazanamazdık dediğini dahi bilmiyor. Bir Sevr paranoyası almış gidiyor, tüm emperyalist güçler ülkemizi paylaşıyormuş, yedi dümene kafa tutmuşuz. E be ahmağım, Sevr ağırdır, ama İttifak Devletleri'ne imzalatılan en hafif antlaşmadır, git Almanya'nın Versailles antlaşmasının şartlarına bak, Almanlar nasıl yerle bir oldu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu nasıl mahvedildi bir bak. Sevr'i İtilaf Devletleri imzalamadı bile, Yunanistan hariç. Anadolu'da zaten bir savaş veriyordu halk. Sen buna rağmen çıkıyorsun yedi dümene kafa tuttuk hikayeleri anlatıyorsun. Neyse, Kurtuluş Savaşı ile ilgili belgelerle bir yazı dizisi yazmayı planlıyorum, bu konuya o zaman dönerim. Fakat şunu da belirteyim, Küba öyle güllük gülistanlık bir yer de değil, devrimci geçinen bebişlerin hayalindeki gibi bir ülke değil orası. Zamanında da Rusya'nın piyonuydular, ki Atatürk'ün o Rusya'nın sistemini eleştiren onlarca sözlerini sıralayabilirim, yeri geldiğinde Rusya'ya yanaşmış, yeri geldiğinde de komünizme demediğini bırakmamıştır Atatürk. Rusya'yı, Marx'ı, Lenin'i savunmuyorum fakat bunları reddeden ve pragmatik ilişkiler kuran Atatürk'ün neresinde Castro'luk, Guavera'lık, bu bir çelişki değil de nedir? Herşeyden önce Atatürk devrimci midir? Ne devrimi yaptı? Kağıt üzerinde meşrutiyetten cumhuriyete geçildi, fakat 25 sene tek parti dönemi yaşadı bu ülke. Muhalifler susturuldu, asıldı, sonra Atatürk'ün eliyle kurulmuş göstermelik muhalefet partileri bile kapatıldı. Cumhuriyetin pekçok kurumu Osmanlı döneminde kurulmuştu zaten, Cumhuriyet döneminde isimler değişti, bir de alfabe değişince cilalandı. Devrim denen şeylerin çoğu üretmemiş, yasaklamıştır (Geleneksel okulların kapanması - modernler zaten vardı, kadınlar birliği gibi, kürt öğrencilere eğitim desteği veren örgütler gibi, hiçbir zararı olmayan Bektaşilik gibi her türlü tekkenin bin yıllık geçmişlerine rağmen kapanması, kılık kıyafet yasakları, vs). Ülke emperyalizme kapanmadı, açıldı, devlet kapitalizmi getirildi. Cumhurbaşkanının ölene kadar cumhurbaşkanı kalması, onun atadığı genel sekreterin de başbakan olması esas alındı, CHP'nin ilk tüzüklerine bakın. Bu mudur demokrasi? 25 sene sonra dış güçlerin zorlamasıyla ite kaka çok partili sisteme geçildi de, seçimde de alaşağı oldular. Ne devrimi? Bunun adı olsa olsa karşı devrimdir.


İddia 16# 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm."olduğunu,

(Bu maili üretenin sık sık tekrarladığı imla hataları da rahatsız edici. Şangay o, Şankay değil)
Cevap: Mao da devrin diğer adamları gibi diktatördü. Bunla mı övünüyorsunuz? Hitler de Polonya'ya girmeden bir hafta önce yaptığı konuşmasında dünyanın durumundan bahsederken, "Türkiye, Kemal'in ölümünden sonra zavallı adamlar tarafından yönetiliyor" diyerek Kemal'e saygı göstermiş oldu. Mao da diktatördü, Hitler de diktatördü, Atatürk de diktatördü, Musollini de, Stalin de, Stalin'e zemin hazırlayan Lenin de, o dönemde dünyada onlarca diktatör varken ve dünyayı kan götürüyorken, bizim ülkemizden farklı bir lider çıkmasını beklemek de saçmalıktır. İşin ilginci, gelişmiş ve demokrasiye kavuşmuş ülkeler, tarihleriyle yüzleşip, bu diktatörleri tarihin sayfasına göndermişlerdir. Fakat Çin'de Mao tanrılaşmış, Kore'de Kim İl Sung demokrasiyi getiren ilah gibi gösterilmiş, aynı durum da ülkemizde Atatürk için geçerli olmuştur. Bir diktatörün demokrasi getirdiğini iddia eden ender ülkelerdeniz, bu kavramlar birbirleriyle çelişiyor ve diktatörlerinden kurtulamayan ülkeler hiçbir zaman özgürlüklerine kavuşamayacak, kimse kusura bakmasın. Dikkat edin, bu iddianın doğruluğunu araştırmadım bile. Muhtemelen demişse de, iddia edildiği gibi "ilk sözleri" değildir lakin benim değindiğim nokta o değil. Bugün Mao, komünistle adı yan yana olduğu için bu maillerde geziniyor, diktatörlüğü ve milyonlarca kişinin onun hatalarıyla öldüğü gözardı ediliyor. Aynı dönemin adamı Hitler'in Atatürk'le ilgili sözleri yazılmaz. Neden? Çünkü Hitler kötü, Mao iyidir. Bilginiz bu kadar işte.

İddia 17# 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...

Cevap: Keşke kalksa! Daha bu durumun ilkelliğinden bile bihaberiz. Şu kadarını söylüyorum: Bu ülke ne zaman o büstlerden, resimlerden kurtulur, ülkenin dört bir yanı St. Petersburg'daki gibi sanatçıların, filozofların, bilimadamlarının heykelleri, resimleri, eserleriyle ve sözleriyle dolar, bu ülke o zaman bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşmuş olur. AB'nin bu bağlamda dedikleri ortada: Anayasanız belli bir ideolojinin tekelinde olmasın (Anayasada "Atatürk milliyetçiliği" gibi ucube bir ifade olması ilkellik belirtisidir), Kürtlere ve azınlıklara demokratik haklarını tanıyın, din ve vicdan özgürlüğü sağlayın (Hala dine şekil veren, ona sonuna kadar karışan ve laik olduğunu iddia eden bir ülke burası), Türklüğü ya da herhangi bir milleti yüceltici maddeleri kaldırın, ifade özgürlüğü sağlayın, kapımız açık. En azından özgürlük/demokrasi bakımından bu böyle. AB'ye gireceğiz, bir yasa çıkacak, biz 367 sayısı sağlanmış mı sağlanmamış mı ona mı bakacağız? Ya da AB ülkeleri bir yasa üzerinde tartışıyor, biz bunu "durun Atatürk ilkelerine uyuyor mu bir inceleyelim, size döneriz" diye askıya mı alacağız? Evet, açıkça söylüyorum, AB yolunda en büyük engellerden biri sizsiniz Atatürkçü arkadaşlar. Ulusal solcu olun, sözde sosyalist demokrat olun, MHP'li olun, turancı olun, veya Atatürk'ten beslenen diğer akımları destekleyin, hiç farketmez, hepiniz. Daha doğrusu sizin sayenizde iktidarı, yargıyı hakimiyeti altına alanlar. Bu ülke de bir kişinin arkasından gittiği sürece bir arpa boyu yol alamaz. Milli kimlik deniyor, ama başımızda milli çobanımız olmadan bir yere gelemeyeceğimiz söyleniyor. Bireysel kimlikleri, birilerinin önderliğine ihtiyaç duymadan kazanmayı öğrenmezse bu toplum, hiçbir yolda ilerleyemez. Bir de dikkat çekmek istediğim konu şu; Yurt dışında saygı gören ve tanınan Atatürk diyoruz, AB'nin böyle bir istekte bulunması bu tezi tamamen çürütür. Hayır, yurtdışında Atatürk, bir diktatörden fazlası değildir. Kağıt üzerinde milli mücadele ve akabinde monarşiden cumhuriyete geçiş, laiklik gibi kavramlar cezbedicidir, biraz da biz türklerin pohpohlamasıyla işin derinine inmeyen bazı yabancı devlet adamları merak duyabilir, hepsi bundan ibaret. 1. Dünya Savaşı'nda yaşamış hiçbir liderden hiçbir objektif tarihçi övgüyle bahsetmez, sadece günün şartlarındaki becerilerini söyler fakat tamamen farklı bir dünyanın oluşturduğu bir insanın izinden yüz sene sonra gitmek çılgınlıktır. Diktatörlerler dolu, onlar tarafından yönetilen 20. yüzyıl dünyasında Atatürk'ü farklı bir yerde konumlandırmak ancak biz çılgın Türklerin uydurduğu gerçek dışı bir hikayedir.


İddia 18#
VE ATATÜRK :

"Milletimi şimdiye kadar söylediğim sözlerle ve hareketlerimle aldatmamış olmakla gurur duyuyorum."

Cevap: Malesef, bu da Atatürk'ün yalanlarından. Dini sözlerle dindar kesimi kandırıp, meclisin açılışını bile cuma gününe getirip namaz eşliğinde açıp, Kürdistan sözü verip, Ermeni sorununu kabul edip sorumlularını milli mücadele başında yerip, sonrasında dindarlara baskı yapmak, kürtleri katletmek, ermenilerin bu feyizli ülkede hakkı yok demek, silah arkadaşlarını dahi sürmek, asmak, gözaltında tutmak, koca Osmanlı tarihini silip atmak ve kendi döneminde yapılanları ilahlaştırmak, kandırmak değilse nedir ben bilmiyorum. Nutuk dahi milletin yüzüne baka baka söylenmiş koskoca bir yalan eserdir. Cemal Kutay'ın dediği gibi "İlk yapılacak şey, Nutuk'un bir tarih olmadığını açıkça ortaya koymak. Yani Nutuk'a isnat ederek bir hadisenin tek başına Nutuk'un çerçevesi içinde izahı mümkün olmadığı kabul edilmelidir. Mustafa Kemal ne yazık ki kendi Nutkunda Milli Mücadele'nin kuruluşunu hakiki olarak anlatmamıştır." Pekçok aydından benzer ifadeler taşıyabilirim buraya. Şu anda dahi kandırılmışsınız, farkında değilsiniz.

Neyse, diyeceğim şu ki, böyle yalan, dolan maillerle olmuyor canlar. Atatürk'ü bilmeyenler asıl kemalistlerdir. Yine de hodri meydan teklifim geçerli. MacArthur'un konuşmasının orijinal kaynağını belirtirsiniz, 70'lerde kurulan Tahran gazetesi'nin nasıl oluyorsa bir şiiri 1938'de yayınladığını kanıtlarsınız, Che'nin sırtından çıkan Nutuk'un resmini ve sergilendiği yeri söylersiniz, Norveççe'de Atatürk gibi olmak ne demekmiş onu yazarsınız, hangi Haiti cumhurbaşkanı vasiyetinde Atatürk'ten söz etmiş kanıtlarsınız, ben de özür diler, yazımı düzeltirim, ben Kemalistler gibi şartlanmış değilim. Ama yapamazsınız, yalan çünkü. Kemalciliğin üstüne inşa edildiği pek çok yalan gibi. Böyle uyduruk maillerle "Bunları biliyor muydunuz?" "Atatürk'ün bilinmeyen yönleri" gibi yalan içerikli saçma sapan maillere kaldıysa Atatürkçülük, zaten çoktan bitmiştir, Fatiha okuyun.

Yarın 10 Kasım, hepimizin başı sağolsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder